Yayın
Ürün Resmi
11500.00 TL
Türkiye Ağız ve Diş Sağlığı Araştırması'nın ilk sonuçları açıklandı
Dünya çapında 40'dan fazla sağlık geliştirme programını destekleyen Signal, Türkiye'de de Dünya Diş Hekimleri Birliği (FDI) ve Türk Diş Hekimleri Birliği'ni (TDB) yanına alarak ''Ağzına Sağlık Türkiye'' projesini sürdürüyor.
15.02.2012
Dünya çapında 40'dan fazla sağlık geliştirme programını destekleyen Signal, Türkiye'de de Dünya Diş Hekimleri Birliği (FDI) ve Türk Diş Hekimleri Birliği'ni (TDB) yanına alarak ''Ağzına Sağlık Türkiye'' projesini sürdürüyor.

Türkiye genelinde ağız sağlığı profilinin saptanmasını, ağız sağlığının genel sağlığa olan etkilerini de ortaya koyarak toplumsal bilincin yükseltilmesini hedefleyen 3 yaşındaki proje için Signal, FDI, TDB tarafından global ve ulusal iş birliği süreçlerinin aktarıldığı bir basın toplantısı düzenlendi.

Hilton Oteli'nde düzenlenen toplantıda, proje kapsamında yapılan ''Türkiye Ağız ve Diş Sağlığı Araştırması''nın ilk faz analizleri ve devam eden 3 yıllık ikinci faz çalışmaları hakkında bilgi verildi.

-''Toplumda her üç kişiden biri günde bir kere bile diş fırçalamıyor''-

Unilever Ev ve Kişisel Bakım Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Yalım Uzun, sürdürülebilir hayat planlarının 3 ana başlığı olduğunu dile getirerek, birincisinin, işlerini büyütürken bir yandan da çevreye verdikleri etkiyi yarıya indirmek olduğunu belirtti.

Uzun, ''İkincisi, gıda şirketlerinde kullandığımız tarım ürünlerinde yüzde 100 sürdürülebilir kaynaklardan elde etmek. Üçüncü ve önemli başka bir konu da dünya çapında 1 milyar insanın sağlık ve esenliğine olumlu katkıda bulunacak somut projelere imza atmaktır'' dedi.

''Ağzına Sağlık Türkiye'' projesinin de, bu üçüncü amaca hizmet ettiğini ifade eden Uzun, şöyle devam etti:

'Projeyi 3 yıl önce Signal ile birlikte başlattık. Toplumun ağız ve diş sağlığına öncelikle bakış açısını öğrenmek, bu konudaki adetleri ortaya çıkarmak, daha sonra da gelişme alanları varsa bunlarla ilgili somut birtakım projeler üretmek için biz bu projeye girdik. Proje çalışmalarında son derece çarpıcı sonuçlara ulaştık. Örneğin, Türkiye'de aslında senede bir diş fırçasından daha az kullanım var. Aynı zamanda adet, günde 2 kere diş fırçalama olmasına rağmen, bizim toplumumuzun yaklaşık yüzde 30'u yani her üç kişiden biri günde bir kere bile dişlerini fırçalamıyor. Macun konusuna gelince, burada da istatistikler çarpıcı. Avrupa'da kişi başı 700-800 gram macun tüketimi varken, Türkiye'de yaklaşık bunun yarısı kadar bir senede macun tüketiliyor. Bizim Signal olarak buradaki rolümüz, aslında toplumsal bilinci arttırmak, özellikle diş sağlığı ile ilgili alışkanlıkları küçük yaşlardan itibaren insanlara vermeye çalışmaktır. Çünkü bu alışkanlıkların küçük yaşlarda verilmesi çok büyük bir fark yaratıyor.''

Unilever olarak gençlere ve çocuklara verdikleri önemden yola çıkarak çalışmalarını yürüten Signal Araştırma Merkezi'nin her geçen gün geliştirdiği yenilikleri ve teknolojileri kısa zamanda piyasadaki ürünlerine uygulamakta olduğunu dile getiren Uzun, ''Şu an dinlemekte olduğunuz 'Ağzına Sağlık Türkiye' projesi Signal olarak tüm dünyada sosyal paydaşlarımızla birlikte yürüttüğümüz 40'tan fazla sağlık geliştirme programından sadece bir tanesi'' dedi.

Uzun, Signal'in ürünlerinde kullandıkları yüksek teknolojiyi bu önemli projeye de taşıyarak, tüm uzman deneyimiyle birlikte Türkiye'nin ağız sağlığı için hizmetine devam ettiğini belirterek, şöyle devam etti:

''Aynı zamanda bu proje kapsamında ziyaret edilecek bölgelerde, okullarda çeşitli seminerler düzenleyerek, ağız hijyeni konusunda daha bilinçli bir toplum yaratmak üzere kararlı adımlarını atmaya devam edecektir. Bu yaklaşımıyla Signal'in Türkiye'deki hedefi, desteklediği projeler ve pazara sunduğu yeni ürünlerle ağız sağlığı konusunda toplumun bilincini en üst düzeye yükseltmek ve ağız bakım gelişimine katkı sağlamaktır.''

Yıllardır toplumun ağız sağlığını korumak için teknolojinin ulaştığı son noktayı kullandıklarını ifade eden Uzun, ''Türkiye'de Ağız ve Diş Sağlığı Araştırması''nda yer almaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi.

-FDI Başkanı Dr. Orlando Monteiro da Silva-

FDI Başkanı Dr. Orlando Monteiro da Silva, bu çalışmada çok önemli bir ortaklığın söz konusu olduğunu dile getirdi.

Silva, FDI'ın eski uluslararası sivil toplum kuruluşlarından biri olduğunu dile getirerek, diş hekimlerinin ve kamunun çıkarlarının korunmasının önemli olduğunu söyledi.

FDI'ın insanların hayatları üzerine doğrudan etkisi olduğunu belirten Silva, ''FDI diş hekimliğinin dünya ölçeğindeki yetkili ve bağımsız sesidir. Dünyanın 135'inden fazla ülkesindeki 190'dan fazla üye birliği ile uluslararası alanda 1 milyonu aşkın diş hekimini temsil ediyoruz'' dedi.


Silva, Unilever ile olan ortaklıklarında sadece diş sağlığı ile ilgili programlarını yaygınlaştırmakla kalmayıp, aynı zamanda burada teşvik edici güçlerini de arttırdıklarını belirtti.

Bu ortaklığın FDI için kamu sağlığı programını desteleyen en büyük program olduğunu ifade eden Silva, aynı zamanda projenin dünya genelindeki diş sağlığı ve diş hekimliği konusundaki en büyük proje olduğunu da kaydetti.

Sağlıklı davranışların bir çok hatalığın önlenebilmesi adına çok stratejik öneme sahip olduğunu aktaran Silva, 27 ülkede ağız sağlığı konusunda fark yaratıldığını belirtti.

Silva, Türk Diş Hekimleri Birliği'nin 20 binden fazla üyesi olduğunu ve Signal ile birlikte çok güzel bir ortaklık gerçekleştirdiklerini işaret ederek, Türkiye'de ağız sağlığının iyileştirilmesi konusuna da çok önem verdiklerini ifade etti.

-''AB ülkelerindeki mevcut kamu diş hekimi oranı yüzde 10''-

TDB Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel de, Türkiye'de kamunun diş hekimliği alanındaki ağırlığının giderek arttığını ifade ederek, Avrupa Birliğinde (AB) ağız diş sağlığı hizmetlerinin muayenehane üzerinden karşılandığını söyledi.

AB ülkelerinde mevcut kamu diş hekimleri oranının yüzde 10 civarında olduğunu ifade eden Yücel, ''Ülkemizdeki diş hekimliği profiline baktığımız zaman aynen nüfusumuzun oranlarına yansıyan bir durum söz konusu. Genç diş hekimleri ağırlıklı'' dedi.

Yücel, diş hekimliği fakültelerinin son yıllarda çok ciddi artış gösterdiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

''2007-2011 eğitim dönemlerinde diş hekimliği fakültelerine alınan öğrenci sayısının da yüzde 95 oranında artmış olduğunu görmekteyiz. Bu hem fakülte sayısının artmasından, hem de YÖK'ün daha çok öğrenci almasıyla oluşan bir durum. Dolayısıyla tüm bu fakültelerin öğrenci almaya başlaması, yıllık sayının 3 binlere varması bekleniyor. Dolayısıyla diş hekimlerinin istihdamı ileride önemli bir sorun olarak karşımıza çıkacak. Toplumun ağız ve diş sağlığı bakımı ülkemizde çok düşük seyrediyor. Aynı şekilde diş fırçası kullanımı, macun kullanımı çok düşük.''

-''Artık dişsiz kalmak kader değil''-

Proje Başkanı Prof. Dr. İnci Oktay da, diş çürüklerinin ve diş eti hastalıklarının dünyanın en yaygın hastalığı olduğunu belirterek, her iki hastalığın da birçok nedeni olduğunu, ancak en önemli sebebin tükürüğün içindeki organizmaların dişin üzerinde oluşturduğu mikrop tabakası olduğunu söyledi.

Oktay, tükürükteki mikrop miktarının herkeste aynı olmadığını dile getirerek, şöyle devam etti:

''Bu yüzden her yaş grubunda ağzında daha fazla çürük olan bir grup var. Bu da her yaş grubunun yaklaşık yüzde 30'unu kapsıyor. 12 yaş grubunda toplumun yüzde 70'inde ortalama 3 çürük varken, kalan yüzde 30'unda bunun 2-3 katı kadar fazla çürük olduğunu görüyoruz. Diş çürükleri ve diş eti hastalıkları çok yaygın. Bunların yaygınlıkları yüzde 90'ın üzerine gidiyor. Bu iki hastalığın ağız içinde oluşturduğu bu ciddi harabiyetin genel sağlığı etkilememesi söz konusu olamaz. Artık ağız diş sağlığı, koku, estetik ya da dişlerin fonksiyonları için değil, genel sağlığımızı için de son derece önemli.''

Araştırmada, 0-4 yaş grubunda yüzde 35'lerde olan çürük yaygınlığının, 10-15 yaş grubuna yaklaşıldığında yüzde 90'ların üzerine çıktığını ifade eden Oktay, kayıp diş sayısının 65'li yaşlara çıkıldığında kişi başına 24-25'lere kadara ulaştığını ifade etti.

Oktay, ''Artık dişsiz kalmak söz konusu değil. Toplumları esas alan koruyucu programlarla, bunların yaygınlığını ve şiddetini azaltmak son derece mümkün'' dedi.